Bir Şans Daha #2

Bir Şans Daha
Kaderlerimiz Birbirine 
Bağlanmış! #2

'Kötü şeyler birdenbire olur.' sözü yankılanıp duruyordu Müzeyyen'in zihninde. 
Sokakta yankılanan ayak sesleri ikisine aitti sadece.
Başka kimse yoktu sokakta.
İnsanlar neredeydi?
"Bu yaka hep böyle sessiz midir?" diye sordu, kullanmak istediği kelime 'sessiz' değildi aslında; 'tekinsizdi.'
Dükkanların ışıkları yanıyordu, kapılarda 'Açık' yazısı asılıydı ama ortalıkta kimse yoktu.
İçinde bas bas bağıran bir ses, kendisini büyük bir tehlikeye doğru atmakta olduğunu söylüyordu.
"Evet, tadı da burada işte; sessiz, sakin olmasında... Huzur evi gibi"
Bindiklerinde İskender hiç oyalanmadan çalıştırdı arabayı.



"Üşüdün mü? " diye sordu kıza.
"Hayır."  diye mırıldandı Müzeyyen.
Ama üşümeye ihtiyacı vardı. Camını sonuna kadar açtı. Sadece arabanın camına da değil üstelik.
Kalbinin camlarını da... İçine biraz temiz hava dolarsa hüznünden arınabilirdi belki.
Selin yine yapmıştı yapacağını. 
İlkokulda bu kadar kötü değildi aslında, sadece çocukça bir hevesle kendisine benzemeye çalıştığını ama bunu atlatabileceğini düşünmüştü. 
Aynı kıyafetleri giyip, aynı oyuncaklardan alırdı Selin. Kullandığı şeyleri kullanmak Selin'i mutlu ederdi, bu o kadar da korkunç bir şey değildi. Ama Müzeyyen'i rahatsız ediyordu.
Liseye geçtiklerinde, Selin başka bir okulu kazandığı için rahatlamıştı, itiraf etmek zorundaydı. 
Çünkü annesiyle babası o yıl boşanmıştı ve kız kendisini daha fazla delirtmekten başka bir işe yaramıyordu.
Selin kaydını kendi okuluna aldırdığındaysa... İşte o noktada işler çığırından çıkmaya başladı.
Çünkü artık sadece eşyalarını kullanıyor olmak Selin'e yetmemeye başlamıştı. 
Bir gün okula geldiğinde simsiyah saçlarının ve kaşlarının yerini parlak turuncuların aldığını gördü Müzeyyen.
Ertesi gün buna yeşil lensler eklendi. Ama yetmedi! 
Yanaklarına çiller eklemeye başladığında Müzeyyen onun kafayı yediğini düşündü.
O çilleri öyle güzel çiziyordu ki onu tanımayan bir insan gerçekten çilleri olduğunu düşünürdü.
Kısa bir süre sonra Selin Müzeyyen'in komik bir taklidi haline gelmişti. 


Yaptığı her şey üzerinde güzel dursa da bu insanlara rahatsız edici gelmeye başladı.
Ona Müzeyyen'i taklit ettiğini söylediklerinde, onlara 'asıl o beni taklit ediyor' diye bağırarak yanlarından uzaklaşıyordu. 
İnsanlar onun üzerine daha fazla gidince Selin bu sefer Müzeyyen'in kendisini taklit ettiğini onlara ispatlamak için Müzeyyen'in elindeki her şeyi bir bir almaya başladı. 
Arkadaşlarını...
Herkesin bildiği ama bir tek çocuğun kendisinin bilmediği, aşkını asla yüzüne itiraf edemediği çocukluk aşkını...
Mimiklerini, kahkahalarını...
Müzeyyen için asıl bomba dördüncü sınıfta patladı.
Saat 21.00 sularında babasıyla doğum gününü kutlamaya gittikleri bir restoranda...
Onları bekliyorlardı, Selin ve annesi. Kendilerinin ayırttıkları masada!
Daha onları gördüğü ilk an anlamıştı Müzeyyen.
Hayal kırıklıklarını saklayamadığı gözlerle bakmıştı babasına.
Hiçbir şey söylemeden masaya yaklaşmış, Selin'in boyalı saçlarına yapıştığı gibi önündeki kadehi alıp başından aşağıya boşaltmıştı...
Sonra babasının bağırtılarını dinlemeden ayrılmıştı yanlarından.
Babası iki hafta sonra yıldırım nikahıyla evlenmişti o kadınla.
Müzeyyen o gün babasını aramış ve kuru tebriğini ilettikten sonra kendisinin yüzünü bir daha görmek istemediğini söylemişti.
Ve tam dört yıldır sadece annesi vardı onun için.
Selin'in elinden alamayacağı tek ve son şey...


Adam "Geldik." demese metrobüs durağına vardıklarını anlayamazdı Müzeyyen.
Burnunu çekti sakince ve kapı koluna uzandı. İkisi birlikte indiler arabadan.
"Teşekkür ederim, buradan sonrasını kendim halledebilirim. Size de zahmet verdim" dedi titreyen sesiyle.
Yolcu kapısının yanında durmuşlardı.
İskender'in eli havalandı ve yanağına gitti Müzeyyen'in.
Yanağındaki ıslaklığı sildi.
O ana kadar, ağladığını fark etmemişti Müzeyyen.
O ana kadar, böylesine bir şefkate ne kadar ihtiyacı olduğunu fark etmemişti.
O ana kadar, bu telkini kendisine yeni tanıtığı bir adamın değil de babasının vermesi gerektiğini fark etmemişti.
"Ağlamayın." dedi adam. "Ağlayınca çok çirkin oluyorsunuz." Elini çekmemişti.
Sesli bir şekilde burnunu çekti Müzeyyen. Hafif bir tebessüm yayıldı dudaklarına. Gözlerini karşısındaki genç adamın siyah hareli sarı gözlerine dikti. 'Ağlayınca çirkin olmam ben' demek istedi. 'Aksine bir tek ağlayınca güzel olurum.'
Demedi.
"Baston neden?" diye sordu sabahtan beri merak ettiği soruyu sorarak.
"Emin değilim." dedi İskender. Elini hala çekmemişti.
"Şekil olsun diye mi?"
"Hayır." dedi İskender.  "Şekil olsun diye değil ama sormayın. Söyleyemem." Eli hala Müzeyyen'in yanağının üstündeyken bu kadar resmi konuşmasa fark edemezdi o sıcacık elin hala yanağında olduğunu. Bir adım geri çekildi ve aralarındaki o ince bağı anında kesti. İskender elini cebine soktu.
"Belki bir gün tekrar karşılaşırız." dedi Müzeyyen.


"Hemen vedalaşmaya başlamayın, metrobüse bindireceğim sizi." Başka bir şey söylemeden merdivenleri çıkmaya başladı adam.
Yarım saat sonra hala durakta bekliyorlardı.
"Çok saçma iki dakikada bir geçmesi gerekmez mi?" diye sordu Müzeyyen.
"Öyle!" dedi gayet rahat olan İskender.
Görevli de yerinde yoktu. Durakta da kendilerinden başka kimse yoktu.
Saat sekizdi oysa. Başkalarının da olması gerekirdi. Sonra köprüye giden ana yola takıldı Müzeyyen'in gözleri.
Hiç araba yoktu.
Bir tane bile.
Kimse yoktu.
Sadece ikisi vardı sanki, dünyada.
"İnsanlar nerede?" diye mırıldandı Müzeyyen.
"Ne demek istiyorsunuz?" dedi İskender.
"Çok basit. Kimse yok burada. Bugün bir kişiyle bile karşılaşmadım. Kimseyi gördüğümü hatırlayamıyorum. Neredeler?"
"Benimle karşılaştınız ya, buradayım işte."
Müzeyyen dikkatli gözlerle adamı inceledi.
İlginç bir şekilde keyifli ve rahattı.
Etrafta kimsenin olmayışı onu hiç tedirgin etmemiş, sanki böyle olması gerektiğini kabullenmiş gibi...
Elleri ceplerinde, bastonunu tek koluna asmış, durağa yaslanmış bir şekilde bekliyordu.
Sonra bir aydınlık Müzeyyen'in beynini istila etmeye başladı.
"Projem" dedi eline alnına koyarak. "Bugün bir görüşmem vardı, Trt'nin senaristlerinden biri, projeme bakacaktı. İsmim ne demiştiniz?"
"Söylememiştim." dedi İskender gülümseyerek. "Hiç sormamıştınız."
"Şimdi soruyorum öyleyse." dedi Müzeyyen kızgın bir sesle.
"İskender." dedi adam duruşunu düzelterek.
"Sanırım sizin aradığınız adam yaşça benden daha büyük ve yine sanıyorum ki isimlerimiz de pek benzemiyor."
Müzeyyen elini cebine attı ve biber gazını sıkı sıkıya tuttu.
"Bana neden yalan söylediniz?"
"Hangi konuda?"
"Senarist olduğunuz konusunda."
"Başka yalanlarım oldu ama size senarist olduğumu hiç söylemedim. Öyle olduğumu düşünen sizdiniz. Ben sadece inkar etmediğimi söyleyebilirim."
Müzeyyen kafayı yemek üzereydi.
Keçileri kaçırmasına çok az kalmıştı.
"Peki, siz kimsiniz?" dedi az öncekinden daha yüksek bir sesle.
"Bir arkadaşınızım. Sizin henüz tanışma fırsatı bulamadığınız bir arkadaş. Sizi bekleyen bir arkadaş."
Bir sapık!
Aklından geçen ilk düşünce bu oldu Müzeyyen'in.
Bir psikopat!
Bir katil!
Ne yapmalıydı. Koşmalı mıydı?
Nereye koşacaktı ki?
Nereye gidebilirdi?
Çığlık atabilirdi ama etrafta kimse yoktu!
O an donup kaldı Müzeyyen.


Etrafta kimse yoktu.
Hiçbir yaşam belirtisi...
Sadece suratındaki rahat ifadesiyle kendisine bakan bu adam vardı.
Bir anda üzerindeki tüm tedirginlik uçup gitti, anlamıştı.
'Keşke bu kadar erken olmasaydı.'diye düşündü İskender.
Bacakları onu taşıyamadığı için yere oturdu Müzeyyen.
Gülümseyerek baktı bu sefer İskender'in yüzüne.
"Öldüm, değil mi?" diye fısıldadı sakince.
İskender gözlerini yola dikti önce. Ne söylemesi gerektiğini düşündü.
"Köprüde tır devrildi demiştim. Hatırlıyor musun?"
Evet dercesine başını salladı Müzeyyen.
İskender kıza yaklaştı ve onunla aynı hizaya gelebilmek için eğildi.
Gözleri, gözlerini bulduğunda elini yine şefkatle yanağına koydu kızın.
"Oradaydın."

-devam edecek-
  


Yorumlar

  1. Oyy oyy oyy. Devam etsin. Bak nasın merak ettim şimdi. Çok güzeldi. Hadi hemen gelsin devamı. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oy, oy, oy ♥ nasıl güzel bir yorum, teşekkür ederim :))

      Sil
  2. sonlarına doğru eyvah dedim ve o kelime sarf edildi merakla bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende yazarken, 'eyvah nereye gidiyor bu hikaye?" dedim ama oluverdi işte... o.O

      Sil
  3. Keşif etkinliğinden geliyorum takibe aldım bende bekliyorum😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin :)) En kısa zamanda uğrayacağım ♥

      Sil
  4. Ayyy gittikçe heyecanlı oldu ama. Devamını bekliyorum sabırsızlıkla :)

    YanıtlaSil
  5. heey çok güzel ve çok şaşırtıcı yaa. selin, baba, iskender, tır. allam ya nasıl buldun bu konuyu çok iyi ya müzeyyen de ne güzel isim bi de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya, ne şekersin , çooookkk teşekkür ederim bu baldan tatlı yorum için :)) ♥ Evet benimde en sevdiğim isimlerdendir Müzeyyen ♥ ♥

      Sil

Yorum Gönder

Güzel yorumun için kokulu öpücükler, sevgili okuyucu...

Popüler Yayınlar