Ateş Böcekleri Üflemekle Sönmez #5

Ateş Böcekleri Üflemekle Sönmez
Bir An İçin O Gözlerde Takılı Kaldı

 Bu yaptığının ahlak kurallarına pek uymadığını tahmin edebiliyordu Karahan. Ama o anda, gecenin bir vakti genç bir kadının kapısının önünde ayakta dikilirken, saatin hiç bir önemi yoktu onun için. Eli zile uzandığında hala ne söylemesi gerektiğinden pek emin olamıyordu. Nasıl bir bahane burada olmasını makul gösterebilirdi bilemiyordu. Açıkçası öyle bir bahanenin var olduğunu da sanmıyordu. Zile bastı usulca. Kalbi ağzında atarken beklemeye başladı. 


Kapı gıcırdayarak açıldı ve bir çift meraklı gözle karşılaştı Karahan. Arkasından vuran yoğun ışık nedeniyle kadının yüzü gölgeler içinde kalıyordu ama yine de bütün mimiklerini seçebiliyordu. Süreyya yarı yarıya kapının arkasına gizlenmeye çalışırken daha önce hayatında hiç insan görmemiş gibi bakıyordu kendisine. Kaşları çatıldı önce, etrafı tarayan gözleri her zaman olduklarından daha endişeli gözüküyorlardı.
"Bir problem mi var?"
"Aynı şeyi soracaktım." dedi Karahan kendini tutamadan. Kadının kaşları sanki mümkünmüş gibi daha da yukarı kalktı.
"Hayır. Ben Baha'ya yarın dükkanı açacağımı söylemek için gelmiştim." dedi içten içe kendisine kızarak. Süreyya bu bahaneyi mantıklı bulmuş gibi bakmadı. Yine de kapıyı adamın geçebileceği kadar araladı. Karahan içeriye davet edilmeyi umuyordu aslında ama beklemiyordu. Tereddüt etmeden bir adım attı eşikten içeri. O içeri girer girmez kadın hızla kapattı kapıyı. Önünde upuzun bir koridor vardı Karahan'ın. Kapıdan girer girmez karşısına çıkan upuzun koridor boyunca tavandan neredeyse yüzlerce ampul sarkıyordu ve hepsi yanıyordu.


 Sol tarafta sırasıyla dizilmiş üç kapı ve yukarıya açılan merdivenler vardı. Sağ tarafta da 3 kapı vardı. Sadece koridorun sonunda kalan kapı açık gözüküyordu. Süreyya oraya doğru yönelince peşine takıldı. Kapıya geldiğinde hayatında daha önce hiç görmediği bir manzarayla karşılaştı genç adam. Üst katla alt kat birleştirilmiş ve koridorun sağ tarafında gördüğü kapıların açıldığı odalar da salona eklenmişti. Buraya salon diyemezdiniz gerçi. Odanın iki tarafında tavana kadar uzanan ağaçlar vardı. Zemin çimle kaplı olduğuna göre önceden toprakla doldurulmuştu. Görebildiği kadarıyla çatının olması gereken yerde ahşap storlar duruyordu. Bu kadar bitkinin böylesine büyüyebilmesi için odanın tüm güneş ışığını direk içeri alması gerekiyordu., tavanın camdan olduğuna kanaat getirdi. Dallardan sarkan ampuller İskenderle Müzeyyen'in düğününü hatırlattı genç adama.


O an kapının diğer tarafındayken dünyanın bütün hüznü omuzlarına çöreklenmiş gibi olduğu yerde diz çöküp ağlamak istedi. Kadının pek de normal olmadığına emin olmuştu artık. Ama aynı hızla kendisinden de emin olmuştu adam. Bir şeyi sevmişse bunu kimseden saklamaz, kendisine itiraf etmekte de gecikmezdi. Bir şeyi seviyorsa bitmişti, asla değiştiremezdi kalbini.
'Siktir!' Ufak bir küfür savruldu dudaklarından. Kalbinin üzerindeki ağırlıkla sonunda yüzleşti. Bu kadını sevmişti. Dükkanının kapısından girdiği o ilk an ürkek bakışlarıyla çekmişti adamın dikkatini. Titrek tebessümleri, naif duruşu ve sürekli küçük burnunun ucuna düşen gözlükleriyle kalbinde bir yer edinmişti. Üstelik o kadar çabuk yapmıştı ki bunu Karahan önleyebilmek için çok geç kalmıştı. Gözlerini, kadının üzerinde gezdirdiği meraklı gözlerine dikti önce. Neyle savaşması gerekeceğinden emin olmaya çalıştı. 'Hala eşiğin diğer tarafındayken vazgeç.' dedi içinden bir ses. Bir an için o gözlerde takılı kaldı genç adam, sadece düşündü.


Sonra ayağını kaldırdı ve çimlerin üzerine kendi inandırmak istercesine sert bir adım attı. Yumuşacık yeşillikler minnetle karşıladılar adamı.
"Yarın işe gitmeye hazır mısın?" diye sordu ışıkların altındaki eski koltukta oturan Baha'nın yanına yerleşirken. O sırada Süreyya kapıyı kapatıp koltuğun yakınında duran semavere doğru ilerlemeye başladı.
"Bebek eve geldi mi?" diye heyecanla sordu Baha.
Baha'nın kendisinden küçük arkadaşları olmuştu. Ama daha önce hiç gerçek bir bebek görmemişti. Bu yüzden İskender'i dükkanda yakalayabildiği her an ona bebekle ilgili sorular sormaktan asla vazgeçmiyordu. Karahan soruyu başıyla onaylayacağı sırada kapının dışında bir gürültü koptu, sinirli bir homurtuyla karışık bir ıslık sesi duyuldu. Sonra dünya üzerindeki en aydınlık yer olduğuna inanabileceğiniz ev bir anda karanlığa gömüldü. Kapı gürültüyle sallanırken ağaçların etrafındaki yeşil ışıklar hızla yanmaya başladı.



Karahan'ın görüşü ışıklar sayesinde biraz olsun yerine geldiğinde karanlıkta kıpırdamadan duran Süreyya'yı buldu gözleri. "Evde başka biri mi var?" Elindeki fincanla dönüp adama doğru yürümeye başlayan Süreyya kaskatı olmuş omuzlarını hayır dercesine silkti yavaşça.
"Korkmanıza gerek yok."
Bir an için kadın kendisine hakaret etmiş gibi suratını buruşturdu genç adam. "Korkmuyorum. Sadece merak ediyorum. Koridordan gelen sesler kime ait."
"Kimseye ait değiller." dedi kadın inatla.Yeşil bir ışık Karahan'ın gözlerinin önünde yanıp sönünce daha dikkatli baktı odanın içine. Yanıp sönen yüzlerce ateş böceği uçuşuyordu etraflarında. İçinden bir küfür savururken küçük dilini yutmuş gibi uçuşan böceklere dikmişti gözlerini. Şaşkınlığı Süreyya'yı güldürdü. "Söylemiştim." dedi kadın. "Ateş böcekleri üflemekle sönmez. Dünyanın tüm ışıklarını söndürseler bile buraya girmeyi başaramazlar."
"Kimler?" dedi Karahan sonunda bir yerlere varabildiklerini hissederek. Kadın yine susmayı tercih etse de Baha farkında olmadan ağzından döküldü kelimeler.
"Gölgeler."
-devam edecek-

Yorumlar

  1. önce diğer bölümleri okuyayım di mi?;) sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. alla alla fantastik de oldu ya nasıl öykü bu. çok da duygusal bir de.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Güzel yorumun için kokulu öpücükler, sevgili okuyucu...

Popüler Yayınlar